Sosyal Medya

Güncel

Selahaddin E. Çakırgil: Osmanlı, Rusya’ya karşı Avrupa’ya yaklaşırken; şimdi roller değişiyor!

Ama NATO, Türkiye’yi hep NATO emellerine hizmet eden, bekçilik yapan, ‘Benim meselem senin de meselendir..’ mantığıyla bir yedek güç odağı olarak görmüş ve amma, Türkiye’nin bir dış tehditle başı ağrıdığında ise ‘Senin meselen senindir..’ mantığıyla kenara çekilmekle kalmamış, bir de Suriye Buhranı’nda olduğu üzere, Türkiye’ye ve bölgeye yeni sınırlar çizmek çabalarında girmişti.



Selahaddin E. Çakırgil - STAR

Osmanlı’nın, zayıflığını hissettikçe, Avrupa devletlerinin merhametine sığınmak istemesi bir facia idi. Ama karşısında daha büyük bir gücün, Rusya’nın yükselmekte olduÄŸunu görüyordu.

Avrupa’da henüz sanayi devrimi filizlenmeye baÅŸlamamıştı.. Yani, Osmanlı o günün dünyasında sanayi açısından diÄŸerlerinden çok da geride deÄŸildi. Ama Avrupa onun bünyesindeki zaafı hissetmiÅŸti ve kendi aralarındaki baÅŸka ve derin ihtilaflara raÄŸmen, Osmanlı’yı -tıpkı müslümanların 700 yıl hâkim oldukları Endülüs’ten, Ä°spanya’dan atılmasında olduÄŸu gibi-Avrupa’dan atmak fikri ortaya konulunca, o devletler aralarındaki ihtilafları erteleyebiliyorlardı. Çünkü Osmanlı, bertaraf edilmesi gereken asıl ve öncelikli düşman idi.

***

1699’daki Karlofça ve 1700’deki Ä°stanbul(Belgrad’ın kaybedildiÄŸi) 1718’deki Pasarofça, 1774’deki Küçük Kaynarca antlaÅŸmaları ve 1820’lerde Yunanistan’ın bağımsızlığıyla sonuçlanan ve bütün Avrupa’nın Osmanlı karşısında tek cephe oluÅŸu ve 1877-78 /Rus- Osmanlı Savaşı esnasında ortaya çıkan durum, bu yolun önemli km. taÅŸları hükmündedir.

Birinci Dünya Savaşı, tâbuta son çivi hükmünde oldu. SavaÅŸa giren bir ülke bir takım kayıp veya kazançlarla yine ayaktaydılar, ama Osmanlı buharlaÅŸtırılmış ve onun enkazı üzerinde yığınla devletçikler oluÅŸturulup, her birisinin başına da, ‘new colonialism /yeni kolonyalizm/ sömürgecilik’ anlayışının gereÄŸince, duygu, düşünce ve zevkleriyle düşmanları gibi olmaya özenen; yerli kuklaları yerleÅŸtirdiler ve 100 yılımız da böyle geçti.

***

Åžimdi, ‘Avrupa dünyası’ karşısında, kendi halkının temel hayat dinamiklerine dayandıkça güçlenmekte olan ve dik durmaya ve başını dik tutmaya çalışan bir Türkiye var. Bütün kapitalist emperyalizm dünyası ve onun Kara Avrupası’ndaki lideri durumunda olan Almanya, -NATO’nun asıl beyni olan Amerika’nın da yönlendirmesiyle-, Türkiye’yi Avrupa kurumlarından ve Avrupa’dan atmaya çalışıyor. Çünkü ÅŸimdi Avrupa’daki milyonlarca Müslümanı da bünyelerindeki yabancı madde olarak görüyorlar.

Halbuki, Avrupa -Amerika’sıyla bütün kapitalist Batı emperyalizmi, Sovyet Rusya’nın bir ‘komünist imparatorluk’ olarak güçlenmesi karşısında, NATO’yu oluÅŸtururken, Türkiye’yi NATO’ya bir fedaî ve jandarma gücü olarak kabul etmiÅŸ ve Türkiye de Rusya tehlikesi karşısında NATO’ya katılmayı nimet saymış ve sanmıştı.

***

Ama NATO, Türkiye’yi hep NATO emellerine hizmet eden, bekçilik yapan, ‘Benim meselem senin de meselendir..’ mantığıyla bir yedek güç odağı olarak görmüş ve amma, Türkiye’nin bir dış tehditle başı aÄŸrıdığında ise ‘Senin meselen senindir..’ mantığıyla kenara çekilmekle kalmamış, bir de Suriye Buhranı’nda olduÄŸu üzere, Türkiye’ye ve bölgeye yeni sınırlar çizmek çabalarında girmiÅŸti.

Åžimdi ise ilginçtir, Osmanlı son 300 yılda en büyük tehdit olarak gördüğü Rusya’ya karşı, Türkiye de kendisini savunmak için NATO’ya girmiÅŸken; bugün, NATO dünyasına karşı Rusya’ya yaklaşıyor ve rus yapımı S-400 füzelerini aldığı için suçlanıyor; USA ve NATO, bu silahların alınmasına karşı çıkıyor, ‘NATO silah sistematiÄŸi içinde ve envanterinde yok!’ diye.. Halbuki, Yunanistan’da ve son yıllarda NATO üyeliÄŸine kabul edilen eski DoÄŸu Bloku ülkelerinde (Bulgaristan, Romanya, Çekia ve Polonya’da vs.’de) bu silahlar var.

Anlaşılıyor ki, karşı çıkılan, sadece Rus füzeleri deÄŸil.. Asıl mesele, Türkiye’nin söz dinlemeyen bir emireri durumunda görülmesi ve yeniden kontrol altına alınmak istenmesidir.

Tarih sahnesindeki roller deÄŸiÅŸiyor.

YERİN ÜSTÜNDEKİ ÖKÜZLERDEN

Åžairin, ‘Yerin altında öküz var mı dedi bir meczûb,

Altını bilmem dedim, üstünde fakat pek çoktur..’dediÄŸi cinsten birileri, HDP milletvekili Aysel TuÄŸluk’un vefat eden annesinin cenazesini Ankara’daki bir mezarlığa gömdürmemiÅŸler ve cenaze sahipleri de onu Tunceli’ye götürüp defnetmiÅŸler.

Bu, bir barbarlıktan da öte, milletimize ve ülkenin huzuruna karşı kurulmuş bir saatli bomba ve hıyanet derecesinde bir alçaklıktır.

Çünkü ölen kişi her kim olursa olsun, bu dünyayla hesabı bitmiştir. Ondan intikam almaya kalkışmak ahmaklıktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.